YAŞAM SİZ OLDUĞUNUZDA ANLAM KAZANIR
2 sene önce yazmışım meğerse bu satırları. Farkında olmadan bir sene daha bitti. Ve yine farkında olmadan bir sene daha büyüdük. Bir şeyi anlamakla kavramak arasındaki o ince farkı, şimdilerde çok daha iyi anlıyorum.
“Şimdi, bu yaşlarda varlığımı hissediyorum.” demişim. Aslında, hiç de öyle değilmiş. O zamanlar, sadece anlamaya başlamışım. Ama, şimdi durup düşündüğümde, varlığımı daha iyi kavrıyor, değerini, önemini daha iyi fark ediyorum.
İnsanlar gelir, insanlar gider hayatınızdan. Geriye siz kalır size. Aslında, kendinize en iyi yol arkadaşı önce sizsinizdir. Mesele, hayatlarımıza kimin girip kimin çıktığı da değil aslında; mesele, yaşadıklarınızın size ne öğrettiği, size ne verdiği ve size ne kattığıdır; ve bir de, neleri alıp götürdüğüdür biraz da! Aslında, her bir yaşanmışlık, biraz daha uyandırır benliğinizi.
Öğrencilerime geçenlerde şu örneği verdim: “İki kibrit çubuğu düşünün. Önce ikisinin birbirlerine dayanmış olduğunu hayal edin, biri çekildiğinde diğeri düşer, biri yandığında diğeri de yanar. Bu yüzden bu tür ilişkilerde, kimsenin kimseye faydası olmaz. Şimdi, bu iki kibritin karşılıklı ve dik bir şekilde durduklarını hayal edin. İşte, o zaman biri düştüğünde diğeri düşmez, biri yandığında diğeri de yanmaz. Bu ilişkilerde, önce kişinin kendine daha sonra karşısındakine faydası vardır. Bu yüzden, bütün mesele sizin dik durabilmenizdir.”
Hiç bir zaman, kendi benliğinizi aramaktan vazgeçmeyin. Yaşam, ancak siz var olduğunuzda anlam kazanır…